Yaşamımız koşuşturma içinde akıp gidiyor. Zaman  çok çabuk tükeniyor.  Giden zamanda  geri gelmiyor. Getirilemiyor. Sadece bir defa yaşamaktan ibaret. Yani hayatın geri al tuşu yok.

Bu zaman içerisinde hırslarımız bazen bütün benliğimizi kaplıyor. Adete bizi esir alıyor. Ruhumuza ve bedenimize hükmediyor. Bu esir alış bizde daha yorgun, daha ağresif, daha tatminsiz yapıyor. Bedenin ve ruhun esirliği kendimizi dev aynasında görmemize neden olurken, “ben” kavramını sıklıkla kullanmaya başlıyoruz.

Ben kazandım, ben çalıştım, bunlar benim vs. Bu “ben” duygusu benliğimiz kaplarken gözlerimiz kararıyor ve görmemiz gereken olayları  göremiyoruz.  Her şeyin bizim çalışmamızın eseri olduğuna kendimizi o kadar kaptırıyoruz ki, her olan şeyi bizden biliyoruz. İş bu “ben” den biliş olayı bizi doğrul yoldan çıkarıyor ve her şeyin sahibi olma hırsına götürüyor.

Bu konu ile ilgili Kehf suresinde  Yüce Rabbim bir örnek verir;  varlıklı iki bahçesi olan bir adamdan bahsediyor. Bununla birlikte onun zenginliği onun yolunu da belirlemiş ve imanında şüphe duymaya başlamış. Sonuç olarak da Allah azze ve celle dünyadaki başarıdan ve lütuftan mahrum etti ve o bunların dünyalık şeyler olduğunu fark ettiğinde ise onun için çok geçti.

"Onlara iki adamı örnek ver. Birine iki bahçe verip etrafını hurmalıklarla çevirmiş ve aralarında ekinler bitirmiştik. Her iki bahçe de ürünlerini vermiş ve hiçbir şeyi eksik bırakmamıştı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık. Onun meyveleri de vardı.
Arkadaşıyla konuşurken: "Benim malım da, adamlarım da seninkinden çoktur" dedi. Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girerken: "Bu bahçenin batacağını sanmam, kıyametin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Rabbime döndürülürsem, and olsun ki orada bundan aha iyisini  bulurum” dedi.

Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra bir damla sudan yaratanı, sonunda sana insan şekli vereni mi inkar ediyorsun? İşte o, benim rabbim olan Allah’tır. Rabbime kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman, Her ne kadar beni kendinden mal ve nüfus bakımından daha az buluyorsan da, Maşaallah! Güç ve kuvvet ancak Allah’tandır, demen gerekmez miydi? Rabbim, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olabilir. Yahut suyu çekilir ve bir daha da onu bulamazsın" dedi.
Nitekim ürünleri yok edildi. Bahçenin altüst olmuş çardakları karşısında sarfettiği emeğe içi yanarak ellerini oğuşturup "Keşke Rabbime kimseyi ortak koşmasaydım" dedi. Ona Allahtan başka yardım edebilecek adamları da olmadı. Kendi kendini de kurtaramadı, işte burada kudret ve hakimiyet, varlığı gerçek olan Allah’ındır. Mükafatlandırması hayırlı olan da, vereceği sonuç yönünden de hayırlı olan budur. Onlara dünya hayatı örneğini ver: Gökten indirdiğimiz su ile yer yüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, ama sonunda rüzgarın savuracağı çerçöpe döner. Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır. Mal ve oğullar, dünya hayatının süsüdür. Ama kalıcı olan yararlı işler, sevap olarak da, emel olarak da rabbinin katında daha iyidir. "[kehf suresi]

Kazandıklarımızın bizden olduğu yanılgısına kapılmak ve onların baki kalacağına kendimizi inandırmak beyhude bir çabadır. Her şey gelip geçicidir ve süresi de çok kısadır. İlk olarak tüm zenginlik, Allah (azze ve celleden)’ın bize birer imtihandır. Ayrıca, bu zenginlik Onun hibesindedir, O kulları kendisine şükredecek mi yoksa etmeyecek mi diye dener. Allah (azze ve celle)’a şükretmeli ve kazandıklarımızı en doğru yoldan kazanmalı, helal kazandıklarımızdan infak edilmelidir.. Kur’an-ı Kerim’de, Allah (azze ve celle) dünyalık malların hükmünü şu şekilde bizlere iletmiştir:

“(Habibim, ya Muhammed!) Onlara dünya hayatına (dair) şöyle misal de getir: (Dünyanın hali) gökten indirdiğimiz bir su gibidir ki, onunla yeryüzünün bitkileri (yetişip) birbirine karışır; fakat sonunda rüzgarların kendisini savuracağı bir çöp haline gelir. Çünkü Allah, her şeye gücü yetendir. “ (Kehf 45)

Hiçbir şeyin baki olmadığı, bir aldatmaca ve eğlenceden ibaret olan bu dünyada yalancı ve geçici şeylere baki kalacakmış gibi sahiplenmek ve “benim” diyerek gurur ve kibre kapılmak, seraba inanmaktan farksızdır.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner2817