Daha önceki birçok yazımda 7 Haziran seçimleri sonrasında oluşabilecek hükümet çeşitlemelerini farklı bir üslup ile sizlere aktarmıştım.

Açıkçası hala aynı noktadayım. Türkiye’de bugünkü tabloda en uygun siyasetin devam biçimi iktidar ve ana muhalefet birleşimi ile yapılabilir. Yani AK Parti ile CHP’nin bir araya gelerek kuracakları bir hükümetin, ülkede özellikle ekonomik anlamda bazı şeylerin rayına oturmasında zemin teşkil edeceğini düşünüyorum.

Ancak bu böyle olacağı anlamına gelmez. Fakat ne olursa olsun, yani hangi koalisyon yapılırsa yapılsın, ben 2016’nın seçim yılı olabileceği ihtimali üzerinde duruyorum. Çünkü ne kadar plan proje yaptıysam, neredeyse tamamı MHP’ye ve ilkelerine takıldı diyebilirim…

***

Burada önemli olan başka bir nokta var aslında. O da MHP ve CHP tabanlarından gelen ve giderek yükselen bir sesle açık bir şekilde ifade edilmeye başlanan ‘İktidar Hırsı’…

Bu iki muhalefet partisinin tabanındaki yapılar tam manasıyla genel merkezlerinin AK Parti ile yapılacak olan bir koalisyona, işleri fazla yokuşa sürmeden ‘Evet’ demelerini istiyor. Zaten AK Parti’nin bu gün gelinen noktada elini güçlendiren husus da buydu.

Yani AK Parti, kendisi dışında bir koalisyon modelinin bugünkü meclis aritmetiğinde çok mümkün olmadığının rahatlığı içinde. Zira HDP ve MHP’nin hiçbir koalisyon çeşidi içinde yer almayacaklarını herkes biliyor. Bu durum da iktidarı elinde bulunduran partiyi koalisyon için zorluyor.

İşte bu durumun geç de olsa farkına varan CHP ve MHP tabanı, partilerinden bir şekilde kurulacak olan koalisyon hükümetinin parçası olmalarını istiyor. Bu durumu iyi bilen ve bundan sonraki siyasi geleceklerini riske etmek istemeyecek durumdaki Kılıçdaroğlu ve Bahçeli de, haliyle bu olasılık üzerine hesap kitap yapmaya başladılar.

Hatta Bahçeli, Kılıçdaroğlu’ndan gelen ‘Başbakanlık’ teklifine bile bana göre bu yüzden olumsuz yanıt verdi ve tabanına ‘Dik duruyoruz’ mesajını gönderdi.

Ancak yine bana göre, bu süreç bir önemli genel başkanın kellesini alabilir.

Şöyle ki;

CHP ve MHP’nin benzer bir özelliği var aslında. Her iki parti de tabandan itibaren siyaset yapılan bir yer. Yani işin tepesinde bulunan isimler parti tabanını şekillendiremiyor, ancak parti tabanı istediğinde silsile yolu ile yukarıya çok sert mesajlar verebiliyor. Hatta işi icraata kadar götürüp radikal değişiklikler yaptırabiliyor.

İşin tuhaf yanı ise bu örgütsel yapılanma özellikle CHP’de böyle. Dahası bu nitelik genel başkanını istemeyebilecek birilerinin güdümünde. Kısacası CHP’de birileri isterse bu örgütü bir anda Kılıçdaroğlu düşmanı olarak ateşleyebilir.

Ve aynı durum kısmen MHP için de söylenebilir…

Bu iki partinin de tabanına göre, kaçınılmaz bir gerçek olan AK Parti ile koalisyon mantığı sabitlendiğine göre, iktidarı kaybedecek parti de tabanını ve dolayısıyla koltuğunu kaybedecek demektir. Kısacası CHP ve MHP tabanı, şayet AK Parti ile koalisyon kurulamaması halinde ‘bana göre’ faturayı genel başkanına keser.

İktidar da zaten bunu istiyordu.

Sonunda başardı da…

En başta söylediğimiz gibi, 7 Haziran sonrasında bütün yollar yine AK Parti’ye çıkıyor.

***

Peki, iktidarın MHP ile koalisyonunu mecliste sizce en çok kim istemez.

Cevabı basit aslında, sadece HDP…

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner2817