banner2779
banner2752
banner2750
 

“Her  çağ kendi türküsünü söyler.”  Her çağ kendi mecrasında akar gider. Yaşadığı çağın çağrısına uygun çağrılar söyleyenler ancak ayakta kalabilir. Yoksa o, çağda yaşar ama o, çağı yaşayamaz.
Hızlı değişim hayatımızın her anı etkilemekte. Çağımızın en büyük özelliği hız ve yalnızlık. Çok hızlı yaşıyoruz. Bilgiye ulaşmak saliseler mesafesinde uzak. Uzaklar bir tık mesafesinde uzak. Uzaklar yakımızda olduğu gibi, yalnızlıklarımız  ise  galaksiler mesafesinde.
Tüm yaşananlar günümüz örgütlerinde çalışanların demografik  yapılarının ve temel özelliklerinin önceki yıllara göre  çok farklı bir şekilde, değişmiş olarak önümüze çıkıyor. Bu değişim ve farklılık kendisini “FARKLILIKLAR “ olarak gösteriyor.
Çağımız insanı daha aceleci ve daha sabırsız. Daha bireysel ve tek başına. Sanal ortamda binlerce kişi ile iletişime geçiyor, iletişim kuruyor. Sanal alem üzerinden örgütleniyor. Daha egoist ve daha narsist. Takım çalışmasına ve zorlamaya hiç gel/e/miyor. Çok farklı kişilik özellikleri sergiliyor. Gittikçe yalnızlaşıyor.
Kurumlar ve örgütlerde bu değişim farklılığından nasibini alıyor. Her çalışan kendi etrafına ördüğü kozanın içinde yaşamını dikdörtgen yapılar içinde sürdürüyor.  Bu tip örgütler kurum sinerjisi oluşturamıyor. Misyon ve vizyon oluşturamıyor. Farklılıklar ayrışmalara  neden oluyor.
Kurum yöneticilerinin ve tepe yönetimin birincil görevi bu farklılıkların farkına varabilmektir. Eğer bu farklılıkları kabul eder ve bu farklılıkları kurumlarında bir halının ilmekleri gibi işleyebilirse, rengarenk ve muhteşem desenlerden oluşan bir halıyı meydana getirmiş olacaktır. Eğer farklıkları körükleyerek ayrışmaların önünü açarsa işte o zaman orta ne halı kalacak ne de rengarenk desenler…
Farklılıklarımızın farkına vararak oluşturulacak kurumsal sinerjiler, iş ahlakı ile de desteklendiği zaman, her kurum kendi kültür ve iklimi oluşturarak çağın çağrısını yakalamış olacaktır. Böylelikle çağa uygun çağır oluşturacaktır.
Bu nokta eğitim kurumlarımız başat rolü üstlenmek zorundadır.  Öğretmenler, öğretmenler  odasında oluşturulacakları  kurumsal sinerji ve bilgi paylaşımı ile  bir çok sorunu sorun mahalinde çözecek, sorunun değil  çözümün  bir parçası olacaktır.
Artık öğrenci bilgiye her yerden ve her an ulaşabilmekte. En iyi öğretmenler sanal âlemde binlerce. Bıkmadan usanamadan, öğrencilerini azarlamadan, rencide etmeden  bilgiyi  tekrar tekrar sunmaktalar. Beğenmediğin zaman  değiştirme imkanına her zaman sahipsin ve sonsuz bir seçenek içinde.
O, halde çağımızın çağrısını kavramış bir öğretmenin yapacağı tek şey; öğrencilerine  dersini sevdirmesidir. Sevgi koşulsuz gönüllerde yuva kurar. Dersi sevdirmenin yegana yolu  öğretmenin ilk önce kendisini öğrencisine sevdirmesinden geçtiğinin farkına varmasıdır.
Öğretmenini seven bir öğrenci o, derse karşı ilgisini arttıracaktır. Dersi seven çocuk  sanal alemde binlerce yöntem ve teknikler öğretilen bilgilere daha çabuk ulaşacak ve o dersle ilgili kavram ve bilgileri öğrenerek öğretmenin karşına gelecektir. 
Dersini sevdiren öğretmen, öğrencilerine susuzluklarını nasıl gidereceklerinin yöntem ve tekniklerini göstermesi yetecektir. Bu yöntem ve tekniği öğrenen birey aldığı eğitimle susuzluğunu girmek için güdülenecek ve  bu dürtüsünü gerçekleştirmek için davranışa geçerek susuzluğunu giderecektir. Böylece bilgi özümsenmiş ve öğrenilmiş olacaktır.
Eğer siz her susadığında su verirseniz organizma ne öğrenme arzusu duyacak ne de davranışa geçmek için kendisinde bir kuvvet bulacaktır.
Öğretmelerin farklılığı halıdaki bin bir   renk olarak yansıdığı zaman, bireyin dünyasında sanatsal ve estetik duygusunu besleyerek ufuklarında ne gökkuşaklarının oluşmasına neden olacaktır.
Farklılıklarımız ayrışma ve kutuplaşma için değil halıda  farklı bir renk ve farklı bir desen olmak için yana yana omuz omuza  gelerek bir sinerji oluşturabilirsek yarını inşa etmemiz daha kolay olacaktır. Bu değişimi ilk önce kendi gönül dünyamızda yaşayarak, yaşamalıyız. Koşulsuz olarak kucağımızı  ülkemizin geleceği için yarınlara açmalıyız.
Unutmayalım ki! Dersini değiştirmeyen yılan nasıl ölmeye mahkumsa, değişimi zihin dünyasında gerçekleştir/e/emeyen bireyler ve kurumlarda ölmeye, çağ dışı olmaya mahkumdur. İçinde yaşadığımız çağ  “FARKLILIKLAR” üzerine kurulu. 
Ya bu farlılıkları kabul ederek birlikte yaşarız. Ya da farklılıkları farklı görerek ayrışır gideriz. Tekrar medeniyet kurma ülkümüz varsa, bu farklılıkların mayalanmasıyla olacaktır.
Adem DURAN
Eğitim Uzmanı.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner2778

banner2763

banner2765

banner2754

banner2762

banner2764

banner2766

banner2723

banner2680

banner2751