İzmit’de Bediüzzaman Coşkusu

Bediüzzaman Said Nursî’nin vefatının 54. yıldönümü münasebetiyle İzmit Yeni Asya Temsilciliği ve Risale-i Nur Enstitüsü işbirliği ile Edebiyatçı-Yazar İslâm Yaşar’ın konuşmacı olarak katıldığı “Said Nursi’ye göre; Toplumsal Hareketler ve Bir Arada Yaşama Prensipleri” konulu konferans düzenlendi.

Yunus Emre Nikah Salonunda gerçekleştirilen programın öncesi Faruk Küçük ve oğlu Said Kerim Küçük’ün sufi dinletisi ile başlandı. Program sunuculuğunu Mehmet Ali Yalım’ın üstlendiği programa Ethem hoca efendinin okumuş olduğu Kur’an-ı Kerim tilaveti ve kısa bir dua ile başlandı. Kur’an tilaveti’nin ardından Risale-i Nur Enstitüsü Sekreteri Ahmet Dursun  açılış konuşması yaptı. Dursun, “Farklı inanç, kültür ve etnik yapıları içinde barındıran toplumların birarada yaşama formülünü hangi ilkeler üzerine kuracağı modern dönemlerin genel problemlerinden birisidir. Küreselleşme olgusuyla birlikte küçük bir köy haline gelen dünyamız gittikçe hızlanan sosyal, siyasi ve ekonomik değişimlere cevap vermekte zorlanmaktadır. Bilhassa kültür, gelenek ve inançların sınırları aşmasıyla hızla değişen, başkalaşan çok kültürlü, farklı inanç ve etnik yapılı toplumlar kendilerini huzura ve barışa sevkedecek birarada yaşama formüllerini aramaktadır.” dedi.

Dursun, Said Nursî’nin barış, hürmet, muhabbet, hürriyet-i şeriye, hak, adalet, kardeşlik ve müsbet hareket gibi kavramlar çerçevesinde Kur’ânî bir bakış açısıyla geliştirdiği birarada yaşama prensiplerinin ortaya konulması elbette ki çok önemlidir.  “Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur” diyerek gönlünün ve davasının büyüklüğünü haykıran Üstad Bediüzzaman Said Nursinin talebeleri olarak muhabbet iklimini yeryüzüne hakim kılma şeklinde yorumlanabilecek bu çabanın, insanlığı da tehdit eden kanlı iç savaşlara, temel hak ve hürriyetleri kısıtlayıcı birçok tavrırlara ötekileştirici, dışlayıcı, otoriter anlayışlara karşı bir set olabileceğini düşündüklerini söyledi. Esas itibariyle “Birarada yaşama” olgusu; farklı inanç, kültür, gelenek, ırk ve zihin haritalarına sahip fertlerden oluşan toplumların barış ve huzur içinde yaşamasını sağlayan Kur’ânî bir yaklaşımdır. Farklılıkların bir üstünlük vesilesi olarak görülmesini kesin bir dille reddeden, üstünlüğün ancak takvada olabileceğini vurgulayan Kuranî yaklaşım hürmet, paylaşma, dayanışma, hamiyet ve takva gibi imanî ve ahlâkî ilkeleri ön plana çıkararak toplumsal yapıyı ve barışı güçlendirir. İslam ahlak ve akaidini hayata geçirmekte zorlanan ve son bir kaç yüzyıldır çeşitli problemlerle iç içe yaşayan İslam toplumlarının bu Kurânî yapıyı tekrar nasıl inşa edecekleri cevaplanması gereken bir sorun olduğu belirten Dursun, “Risale-i Nur’un müsbet hareket prensibi yol gösterici bir hareket olarak anlaşılmayı beklemektedir. Fertten başlayarak topluma yayılan, her alanda nesilleri tehdit eden menfî fikir ve hareketlere karşı bir zırh niteliğinde olan, yapıcı hareket etmekten başka çok farklı alanlara ve davranış biçimlerine işaret eden müsbet hareket prensibinin temel kodlarının çözülmesi, anlaşılması ve hayata geçirilmesi çok önemlidir.  Bediüzzaman’ın son mektubunda “Bizim vazifemiz müsbet harekettir, menfi hareket değildir” diyerek kavramlaştırdığı müsbet hareket; ferdî, sosyal ve siyasi alanlarda iman hizmetini yaygınlaştırma, küfrün önünü kesme, şerri defetme, asayişi muhafaza, anarşi ve başıboşluğu önleme, yıkıcı/tahrip edici hareketlere aynıyla karşılık vermeme, adil olma, optimist (pozitif) davranma, sabrı ve şükrü elden bırakmama, ifrat ve tefritten kaçınma, kainatı mana-i harfî ile okuyabilme,  uhuvveti ön plana çıkarma, ihlas ve sadakatı temel prensip edinme, hürmet- merhamet-şefkat- ittifak vb prensipleri elden bırakmama gibi insanın ve toplumun selametini sağlayacak yapıcı unsurları hedeflemektedir.” dedi. Sözlerini, “Said Nursî’nin fikirleri; İslam toplumlarının yaşadığı buhranları aşabilmesi, ülkemizin toplumsal çatışmalara varan problemlerini çözebilmesi, adaletsizlik, dışlayıcılık, terör ve savaşlarla mutsuz olan insanlığın  huzura kavuşabilmesi için anlaşılmayı beklemektedir.” diyerek sözlerini tamamladı.

Açılış konuşmasının ardından Risale-i Nur Enstitüsü tarafından hazırlanan Bediüzzaman Said Nursi’nin vefat etmeden önce yazmış olduğu “Son Mektup” sinevizyon olarak gösterildi. Sinevizyon gösteriminin ardından “Said Nursi’ye göre; Toplumsal Hareketler ve Bir Arada Yaşama Prensipleri” konulu konferansını sunmak üzere Edebiyatçı-Yazar İslâm kürsüye davet edildi.

İslam Yaşar, öncelikle Kutlu Doğum Haftası münasebeti ile Peygamberi Zişan Efendimize kainatın zerratı adedince selat-ı selam olsun sözleri ile konuşmasına başladı.  Yaşar, bahar geldi namütenahi çiçekler açtı, hepsi farklılar ama birlikte açıyorlar. Bahar geldi namütenahi kuşlar var, farklılar ama birlikte cıvıldaşıyorlar. Kainattaki her bir mahlukatın birlikteliği insanlara birlikte yaşamanın sırlarını fısıldıyor. Bir arada yaşamanın temel prensipleri müspet hareket, hürriyet ve birlikte yaşama şuurunu meydana getiren diğer değerlerdir. Acaba müspet hareket nedir? Kaynağı nedir diye düşündüğümüzde Cennet ikliminin yaşandığı yerdir diyebiliriz. Cennette menfi hareket yoktur. Şeytanın sözü ile İnsanların ilk menfi hareketi Hz.Adem ile Hz.Havva’nın tercihiydi ve cennetten çıkarıldılar. Çünkü sadece müspet hareket cennete aittir. Kainatta müspet hareket üzerine müessesdir. Kainatta bir gezegen menfi hareket etse, hercü merce sebep olur. Dünya’ya da Hz. Adem ile Hz. Havva annemiz cennet hayatını getirdiler. Ta ki Habil ile Kabil’e kadar diyerek sözlerine devam etti.

HİÇ BİR PEYGAMBER YOKTUR Kİ MÜSPET HAREKET ETMEMİŞ OLSUN

Yaşar, hiç bir Peygamber yoktur ki müspet hareket etmemiş olsun. Peyganberler bile menfi harekete temayül etmemelidirler. Peygamberimize baktığımızda her hali müspet harekettir. Onun ümmetine ne oluyor ki menfi hareket ediyorlar. Peygamberlerden sonra evliyalar gelmiş insanları müspet harekete davet etmişlerdir dedi.

SAİD NURSİ’NİN HAYATINDA MÜSPET HAREKETLER

Yaşar, “Said Nursi’nin gençlik yıllarına baktığımızda her genç gibi evlensin, çoluk çocuk sahibi olsun diye yapılan bu teklifi reddeder. “Şayet ben bir yere bağlanırsam davamın gereklerini yerine getiremem” Said Nursi’nin hedefi İslam’ı dünyaya hakim kılmaktadır. Bu kişinin yapacağı bir iş değildir. Hatta devletin de yapacağı bir hareket değildir. Peki niye seçmiştir bu hedefi çünkü gelecekte devletler bu vazifeyi yapamadıklarında bu hareket kişilere ve toplumsal kuruluşlara düşecektir. Tabi bu yolda bin bela vardır çok çileler vardır.” dedi. Yaşar “Bizim vazifemiz müsbet hareket etmektir, menfi hareket değildir. Rıza-yı İlâhiye göre sırf hizmet-i imaniyeyi yapmaktır; vazife-i İlâhiyeye karışmamaktır... Bizler asayişi muhafazayı netice veren müsbet iman içinde; her bir sıkıntıya karşı sabırla, şükürle mükellefiz. Bediüzzaman’ın her zaman şahsı için menfi, milleti için müsbet hareket ettiğine dikkat çekip, “İnsanın şahsı için menfi olsa da, milleti için müsbet hareket edecek rotada olması gerekiyor” dedi. Said Nursi kendisi için zahiren menfi ama neticesi itibariyle millet için müspet olan bir yol seçmiştir. Allah’ın sevdiği bir hareket zalimin yüzüne zulmünü haykırmasındır diyen Yaşar, Risale-i Nur siyasete alet edilmesi menfi, etmemekse müspet harekettir. Bediüzzaman’ın “ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” sözüne değinerek Üstadın hayatı boyunca meşrûtiyeti ve cumhuriyeti savunduğunu hatta kendisini ben dindar bir cumhuriyetçiyim diye ifade ettiğine dikkat çeken Yaşar, “Bediüzzaman, demokrasinin İslâm’ın temel prensibiyle çatışmadığını hatta demokrasinin kaynağının İslâmiyet olduğunu, bunu da iman ne kadar mükemmel olursa hürriyet o derece parlar sözüyle desteklemiştir.” dedi.

SAİD NURSİ’YE GÖRE HÜRRİYET

Yaşar, hürriyet nedir diye düşündüğümüzde her insanın her istediğini yapmasıdır olarak tanımlandığını, ancak bu tanımın hayvani bir tanım olduğunu, Bediüzzaman’a göre ise, hürriyet, kendisine ve başkasına zarar vermeyecek şekilde hareket etmektir diyerek hürriyeti doğru anlamakta ve anlatmaktadır dedi.  “İman ne kadar mükemmelse hürriyet o kadar parlar” diyen Bediüzzaman Said Nursi hürriyet ile imanı bir arada ifade ettiğin söyledi. Yaşar,“İnsan sefildi, insanlar açtı, insanlar perişandı cemiyet “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır” halini yaşamaktır. İnsanlar ekmeksiz yaşarım hürriyetsiz yaşayamam dese ülke bu durumda olmazdı. Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demeyi şiar edindikleri için insanlar bu durumdadırlar.” şeklinde sözlerine devam eden Yaşar  “Demokrasinin kaynağının İslâmiyet olduğunu, bunu da iman ne kadar mükemmel olursa hürriyet o derece parlar sözüyle desteklemiştir” dedi.

AYASOFYA’NIN AÇILMA VAKTİ GELMİŞTİR

Konuşmasının sonunda rahmetli Adnan Menderes’in Bediüzzaman’ın sözü dinleyerek ilk icraat olarak, ezanı aslına çevirdiğini, hayatına mal olmasına rağmen milletin manevi mefahirlerine sahip çıkmış olması nedeniyle “İslam Kahramanı” unvanını kazandığını söyledi. Yaşar, Ayasofya Camii’nin İslâmın dünya hakimiyetinin sembolü olduğunu vurgulayarak şunları kaydetti. “Fatih, İstanbul’u fethedince isteseydi Ayasofya’nın adını değiştirebilirdi. Ancak o, Ayasofya’nın manasını İslâmlaştırdı. Said Nursi, Menderes’e mektup yazarak Ayasofya’nın açılmasını istemiştir. Ayasofya’nın açılması İstanbul’un yeniden fethedilmesi demektir. Demirel, 1980 yılından önce kurduğu azınlık hükümetinde Ayasofya’yı kısmen ibadete açmıştır. Tamamı açılsaydı olmaz mıydı diye düşünüyor insan? Bugün Recep Tayyip Erdoğan hükümetinde Ayasofya’nın ibadete açılacak şartları hazır olduğu halde açılmaması büyük bir eksikliktir.” diyerek sözlerini tamamladı.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner2817