Ülkelerin gelecekleri genç nüfuslarına bağlıdır. Eğer genç bir nüfusa sahipseniz ve bu genç nüfusu gelecek yüzyılın şartlarına  göre eğitebiliyorsanız işte o zaman gelecek sizindir.
Genç nüfus içinde öyle bir grup var ki (%2,5) işte o gruba verdiğiniz önem, sizin çağlar açıp çağlar kapatmanıza,  uygarlığınıza uygarlık, zenginliğine zenginlik katacak dönüşümü sağlayacak bir potansiyele sahip.
Bunlar üstün zekalı çocuklardır. Üstün zekalı çocukların kıymetini bilmek için üstün zekalı olmak mı lazım?
Zeka bir feraset işidir. Ancak ferasetle anlaşılır.  Bu feraset sahibi Allah vergisi olan çocukların kıymetini bizler bilemezsek  beyin göçü dediğimiz, ülkemizin gerçek paha biçilmez madenleri başka ülkelere göç edip gider. Beyin göçünü alan ülkeler medeniyetlerine medeniyet, zenginliklerine zenginlik katarken, beyin göçü veren ülkeler geri kalmışlıkta, yoksullukta çabalamaya devam eder. Aramızdaki fark giderek açılır.

“Çocuklarınıza  “GEMİ” yapmayı öğretirseniz onlar sadece gemi yaparlar. Uzak denizlerin aşkını aşılarsanız, sadece gemi yapmaz kendi donanmalarında kurarlar.”
“Madenler yer altının hazineleridir. Çocuklarımız ise yer üstü hazinelerimiz. Yer üstü hazinelerine sahip çıkamayanlar, yer altı hazinelerine de sahip çıkamazlar”. Yer altından çıkarılacak olan cevherleri mücevher yapmak üstün zekalı çocukların işidir. 
Bu çocuklara normal bir gözle bakıp, karma eğitimle eğitim ve öğretim hayatlarını heba etme lüksümüz ol/a/maz. Bu kıymetli madenleri bunların kıymet ve değerini bilen gerçek öğretmelerin ve  sanatkârların eline teslim etmek zorundayız.
“Çok çabuk yaşlanılan bir çağda yaşıyoruz. Bu günün gençleri hemen kollarını sıvayıp çok emek ve sabır isteyen işlere başlamazsa,  önündekiler gibi boşu boşuna yaşlanacaktır, hem şimdikilerin ihtiyarlayışlarından çok daha çabuk.”(Sütun ll-397)
Genç nesil bu kadar hızlı yaşlanırken, eğitim öğretim  hayatının dümeninde olan öğretmenlerin bu eşsiz cevherlerden habersiz ve  bi kayıtsız olarak bu cevherleri tanıyamamaları, bu madenleri keşfedememeleri nasıl bir körlüktür?

Eğer öğretmenlerimiz; hayatımızdaki “yaşam tarzına baktığımızda büyük bir halkın sahip olduğu güçle örtüşmeyen, başarısızlık, eksiklik, geri kalmışlık ve tembellik görüyorlarsa”  bu duruma isyan ederek  avazları çıktığı kadar” ( Beyaz Zamabaklar Ülkesinde) Artık işe koyulma vakti geldi”  diyerek küllerinden bir Zümrüdü Anka  meydana getirmek için hem öğrenmek hem de öğretmek zorunda olduklarının farkına varmalıdırlar.
“Hayatı yeniden inşa etmek gerekliliğine  inanıyorsanız, çevrenizdekileri ikna etmek için yorulmadan” usanmadan kınayıcıların kınamalarına aldırış etmeden  çaba harcamak zorundayız. Eğer etrafımıza ördüğünüz kozalardan başımızı dışarı çıkarıp etrafımıza bakma cesaretimiz yoksa işte o zaman  gelecek hayalleri kuramaz,  vizyoner bakış açısına sahip olamazsınız.
Hayatımızın kesintisiz enerji kaynağı olan öğretmenlerimiz, kesintisiz enerji üretmek zorundasınız. Karanlıkların aydınlanması bir ulusun muasır medeniyetler seviyesinde yerini  alabilmesi sizin yayacağınız enerjiye bağlı. Hayatımızın kaynağı olan bu enerjiyi eğer toplum olarak sizlerden alamazsak, hayat damarlarımız kopmuş demektir. Hayat damarı kopan toplumların “medeniyet mefkuresi” de ol/a/maz.
Keşfedilmeyi bekleyen  binlerce  üstün zekalı çocuğumuz var. Cevher  olup fark edilmeyi bekleyen binlerce  mücevher,   sizler bereketli Anadolu toprağının üstündeki sandığının üstünde oturuyorsunuz. Ne olur bir gün hem kendinize hem de şu aziz millete bir iyilik yapın ve üzerinde oturduğunuz değersiz gördüğünüz o sandığın kapağını açın. Güneşe hasret o yüzleri güneşle, edebî bir aydınlıkla buluşturun.

Unutmayın ki! “Âlimlerin mürekkebi, şehitlerin kanlarından daha hayırlıdır.” Ülkemizdeki çocukların %2,5’inin  üstün zekalı iken, PİSA ‘da  başarımızın %1,6 olması  sizi rahatsız ediyorsa artık silkinmek, ayağa kalkmak zorundayız demektir.
Rehavete kapılarak her şeyi birilerinden beklemek yanlıştır.  Dersten önce “DERT” sahibi olmak zorundayız. Diğer mumları tutuşturmak için ilk önce biz yanmalı, etrafımıza biz ışık olmalıyız. Bu derdi iliklerimize kadar hissetmeliyiz.  Bir kere yanmayı göz aldın mı, işte o zaman göreceksiniz ki, senin ışığına aşık olan nice Pervaneler  senin etrafını saracak, sende aşkı tadacak sende yok olacaklar.  Bu aşkta her yok oluş, yeni bir doğuşun, baharın müjdecisi olacaktır. İşte o zaman bu dertle  ölsen de, ebedi yaşayanlardan olacaksın.
Adem DURAN
Eğitim Uzmanı.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner2817