Bu darbe ve muhtıralar bazen emir komuta zinciri içinde (12 Eylül Darbesi gibi); bazen de emir komuta zinciri dışında sadece bir grup subay tarafından ( 27 Mayıs Darbesi gibi) planlanmış ve icra edilmiştir.
TSK 1960 ve 1980 yıllarında iki kez yönetime el koymuş, 1971 ve 1997 yıllarında ise hükümeti istifaya zorlamıştır.
2007 yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bazı muvazzaf ve emekli mensupları, darbe planı ve ülkeyi kontrol atına almak amaçlı kaos planlarına ilişkin davalarla ilgili olarak yargılanmaya başlanmıştır.
Bu davalar arasında Sarıkız, Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven darbe teşebbüsü iddiaları, Balyoz darbe planı, İrtica ile Mücadele Eylem Planı, Ergenekon davaları, 12 Eylül Darbesi ve 28 Şubat Süreci davaları bulunmaktadır.
12 Mart Muhtırası
12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur'un imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a bir muhtıra vererek hükûmetin istifaya zorlandığı askeri müdahaledir.
28 Şubat Süreci
28 Şubat 1997'de yapılan Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonucu açıklanan kararlarla başlayan ve irticaya karşı olduğu iddia edilen süreç. Yaşananlar, çeşitli kaynaklar tarafından post-modern darbe olarak adlandırılmıştır.
28 Şubat'ta yapılan MGK toplantısı 9 saat sürdü. MGK laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun teminatı olduğunu sert bir şekilde vurguladı.
28 Şubat 1997'deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararda, laiklik için yasaların uygulanması istendi, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı, deniliyordu.
27 Nisan e-muhtırası
Türk Silahlı Kuvvetleri adına Genelkurmay Başkanlığı'nın Cumhurbaşkanlığı seçimi dolayısı ile 27 Nisan 2007 tarihinde gece saat 23:20'de yaptığı, lâiklikle ilgili açıklama. Bu açıklama bazı siyasetçi ve gazeteciler tarafından bildiri internet aracılığıyla verildiği için "e-muhtıra" olarak da adlandırılmıştır.
Açıklamanın ardından birçok gazeteci ve yazar tarafından yapılan değerlendirmelerde bu açıklamanın olağan bir açıklama sayılamayacağını; bunun Genelkurmay Başkanlığı tarafından alışılmadık bir uslup ile kaleme alındığı ve bir muhtıra olduğu görüşü ağırlık kazanmıştır.
Bazı kaynaklardan elde ettiğim bilgileri sizlerle paylaştım..!
Ülkemiz üzerinde yaşayan herkesin bu ve buna benzer olayları araştırması gerektiği kanaatindeyim.
Ülkemiz üzerinde yaşayan herkesin bu ve buna benzer olayları araştırması gerektiği kanaatindeyim.
Yaşanan örnekler fazlasıyla çoğaltılabilir. Geçmişinden ders almayan bir millet yok olmaya mahkumdur…!
Defalarca tekrar edilen darbe girişimleri, dış güçler tarafından organize işler kapsamında gerçekleşen operasyonlar, cinayetler, kaoslar…
Ülkemizin şuan içerisinde bulunduğu ortam, Ak Parti, Cemaat ve Yargı arasındaki gerginlik, bizi sonunun nereye gideceği bilinmeyen bir yola doğru sürüklüyor.
Sayın Başbakan’ın Cemaat’i işaret ederek “ Örgüt ve paralel devlet yakıştırması”, Fetullah Gülen Hocaefendi’nin bedduaları derken ortalık toz duman..!
Peki bizler bu milletin evlatları olarak, yaşadıklarımız karşısında ne yapmalıyız ?
Yaşananların geçmiş tarihimizle sabit olan örneklerinden ders almalı, sakin hakaret etmeli, ötekileşmeden birbirimize tutunmalıyız.
Ak Parti’liler, davası İslam’a hizmet olan bu vatanın evlatları ile, Hizmet ise ülkemizde başarılı işlere imza atmış başbakan ve ekibi hakkında yanan ateşe odun atmamalıdır…!
17 Aralık operasyonu Türkiye'ye ekonomik bir suikasttir...!
Operasyonunun ekonomiye faturası 105 milyar Tl oldu. Bu bizim paramız. Kaybeden biz oluyoruz… Hepimiz aynı vatanın evlatlarıyız…
Önce geleceğimiz, son ideallerimiz için kontrollü düşünerek hareket etmek zorundayız…. Bu ülkede yolsuzluk var kardeşim diyenlere cevabımız, Allah yolsuzluk yapanların ve buna alet olanların cezasını fazlasıyla verecektir.
İnancımız tam..!