Işık Konuşmasında, “Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Komisyon adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Eğitimde Sisteminde Program Bütünlüğü Esas Alınıyor
Öncelikle, gerçekten Türkiye'de zorunlu eğitimi on iki yıla çıkaran, eğitimi ilkokul, ortaokul ve lise olarak üç ana kademeye ayıran ve her kademede -ısrarla üzerinde vurgulayarak söylüyorum- program bütünlüğünü esas alan ve -belki ikinci bölümün en önemli maddelerinden biri olan- yavrularımızın hiçbir aşamada yaptıkları tercihten dolayı ayaklarına pranga, ellerine kelepçe vurulmasını engelleyen, bunu kanuni teminat altına alan kat sayı adaletsizliğinin ortadan kaldırılmasını hükme bağlayan kat sayı düzenlemesi bu kanun metnine giriyor.
Katsayı Adaletsizliği Kaldırılıyor
Bakınız, Türkiye'de 28 Şubatın, maalesef, sadece ve sadece, imam- hatip liselerine olan talebi kırmak için meslek liselerine katsayı barikatı, katsayı duvarı getirdiğini ve bundan dolayı meslek liselerinin perişan olduğunu, meslek liselerine olan talebin dip yaptığını ve o gün 28 Şubat sürecine hararetle destek veren gerçekten birtakım çevrelerin bunun ülkeye ne kadar pahalıya mal olduğunu görüp “Meslek lisesi memleket meselesi" sloganıyla bir proje başlattıklarını ve yapılan yanlıştan döndüklerini biliyoruz. Bugün, meslek liselerinden katsayının kaldırılmış olması haberi bile gerçekten meslek liselerine olan talebi patlattı ve şu anda, 28 Şubat öncesinin meslek liseli olarak rakamlarına ulaştık.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada, bir konunun özellikle ve ısrarla, bu ülkenin bir evladı olarak bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak FATİH Projesi'yle ilgili konuyu müsaade ederseniz sizinle paylaşmak istiyorum ve bu kadar önemli bir konunun Meclis kayıtlarına özellikle girmesini arzu ediyorum.
Geçmişte Yerli Uçak ve Otomobil Üretimi Sekteye Uğratıldı
Değerli arkadaşlarım, biz, bırakın geçmişi, yakın tarihte pek çok fırsatı, eften püften meselelerle veya iç siyasi meselelerle kaçırmış ve ondan sonra da ah edip, vah edip "Keşke şöyle olsaydı, keşke böyle olsaydı, keşke şunu yapmasaydık." diye kendi kendimize dövünmüş bir milletin evlatlarıyız. Nuri Demirağ, Türkiye'nin ilk uçak sanayisini kuruyor hem de İstanbul'da Beşiktaş'ta kuruyor. Üzerine gidiliyor, dünyadan sekiz tane sipariş alınmış, dünyadaki siparişler iptal ediliyor, Türk Hava Kurumunun aldığı siparişler iptal ediliyor ve Nuri Demirağ batırılıyor.
Bugün bir Amerika, savunma sanayine verdiği destekle, devlet ihtiyaçlarını savunma sanayi aracılığıyla karşıladığı için bugün süper güç hâline geldi, bunu sizler çok iyi biliyorsunuz. Daha sonra, bugün her zaman örnek aldığımız Güney Kore bu modelle bir teknoloji devi âline geldi ve biz, o gün eğer devlet olarak bıraksaydık dünyadan sipariş alınanları iptal etmeyi biraz daha biz sipariş verseydik bugün belki Türkiye uçak sanayinde dünyanın en önemli ülkelerinden biri olacaktı. Biraz daha yakın tarihe gelelim.
Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki değerli arkadaşlarım, 1960'ların başında Devrim otomobili hikâyemiz var bizim değil mi. O dönemde gerçekten çalışmışlar, gayret etmişler, çok kısa bir sürede Devrim otomobilini yapıyorlar. Efendim ilk gösteride benzin konulması unutuldu, "Türk aklıyla otomobil yapılır mı" gibi bir safsatayla, hiç doğru olmayan. Bakın, ne oldu biliyor musunuz? "Siz niye uğraşıyorsunuz otomobil yapmakla, biz size ucuza veririz, niye yapıyorsunuz" denildi. "Niye yapıyorsunuz?" denildi ve Türkiye'nin 1960'lı yıllarda o dünyada otomobilin seri üretimi hızla ilerlerken Türkiye'nin bir yerli otomobil markasına kavuşması engellendi.
Dijital Çağın Efendileri Olalım
Şimdi, konunun bizim bu FATİH Projesi'yle ne ilgisi var? Değerli milletvekilleri, evet bununla çok ilgisi var. Bakın burada FATİH Projesi'nde özellikle şu anda dünya bir dijital çağı yaşıyor. Dijital çağda çok önemli teknolojik devrimler oluyor. Eğer Türkiye olarak biz geçmişte uçakta ve otomobilde olduğu gibi dijital çağı da mı acaba ıskalayacağız, uzaktan bakacağız, yoksa dijital çağın efendilerinden biri mi olacağız? Temel soru budur. Bu bir millî davadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin tablet bilgisayara ihtiyacı var mı? Var. Türkiye'nin tablet bilgisayar markasına, yerli bir tablet markasına ihtiyacı var mı?
Bu Mecliste yok diyen var mı? Herhangi bir itiraz eden yok. O zaman gelin eğer biz yavrularımıza bu tableti vereceksek bunu bir yerli malı olarak üretelim ve verelim.
Işık Konuşmasında
“Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 199 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerine Komisyon adına söz aldım. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Eğitimde Sisteminde Program Bütünlüğü Esas Alınıyor
Öncelikle, gerçekten Türkiye'de zorunlu eğitimi on iki yıla çıkaran, eğitimi ilkokul, ortaokul ve lise olarak üç ana kademeye ayıran ve her kademede -ısrarla üzerinde vurgulayarak söylüyorum- program bütünlüğünü esas alan ve -belki ikinci bölümün en önemli maddelerinden biri olan- yavrularımızın hiçbir aşamada yaptıkları tercihten dolayı ayaklarına pranga, ellerine kelepçe vurulmasını engelleyen, bunu kanuni teminat altına alan kat sayı adaletsizliğinin ortadan kaldırılmasını hükme bağlayan kat sayı düzenlemesi bu kanun metnine giriyor.
Katsayı Adaletsizliği Kaldırılıyor
Bakınız, Türkiye'de 28 Şubatın, maalesef, sadece ve sadece, imam- hatip liselerine olan talebi kırmak için meslek liselerine katsayı barikatı, katsayı duvarı getirdiğini ve bundan dolayı meslek liselerinin perişan olduğunu, meslek liselerine olan talebin dip yaptığını ve o gün 28 Şubat sürecine hararetle destek veren gerçekten birtakım çevrelerin bunun ülkeye ne kadar pahalıya mal olduğunu görüp “Meslek lisesi memleket meselesi" sloganıyla bir proje başlattıklarını ve yapılan yanlıştan döndüklerini biliyoruz. Bugün, meslek liselerinden katsayının kaldırılmış olması haberi bile gerçekten meslek liselerine olan talebi patlattı ve şu anda, 28 Şubat öncesinin meslek liseli olarak rakamlarına ulaştık.
Şimdi, değerli arkadaşlarım, burada, bir konunun özellikle ve ısrarla, bu ülkenin bir evladı olarak bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir üyesi olarak FATİH Projesi'yle ilgili konuyu müsaade ederseniz sizinle paylaşmak istiyorum ve bu kadar önemli bir konunun Meclis kayıtlarına özellikle girmesini arzu ediyorum.
Geçmişte Yerli Uçak ve Otomobil Üretimi Sekteye Uğratıldı
Değerli arkadaşlarım, biz, bırakın geçmişi, yakın tarihte pek çok fırsatı, eften püften meselelerle veya iç siyasi meselelerle kaçırmış ve ondan sonra da ah edip, vah edip "Keşke şöyle olsaydı, keşke böyle olsaydı, keşke şunu yapmasaydık." diye kendi kendimize dövünmüş bir milletin evlatlarıyız. Nuri Demirağ, Türkiye'nin ilk uçak sanayisini kuruyor hem de İstanbul'da Beşiktaş'ta kuruyor. Üzerine gidiliyor, dünyadan sekiz tane sipariş alınmış, dünyadaki siparişler iptal ediliyor, Türk Hava Kurumunun aldığı siparişler iptal ediliyor ve Nuri Demirağ batırılıyor.
Bugün bir Amerika, savunma sanayine verdiği destekle, devlet ihtiyaçlarını savunma sanayi aracılığıyla karşıladığı için bugün süper güç hâline geldi, bunu sizler çok iyi biliyorsunuz. Daha sonra, bugün her zaman örnek aldığımız Güney Kore bu modelle bir teknoloji devi âline geldi ve biz, o gün eğer devlet olarak bıraksaydık dünyadan sipariş alınanları iptal etmeyi biraz daha biz sipariş verseydik bugün belki Türkiye uçak sanayinde dünyanın en önemli ülkelerinden biri olacaktı. Biraz daha yakın tarihe gelelim.
Hepiniz çok iyi biliyorsunuz ki değerli arkadaşlarım, 1960'ların başında Devrim otomobili hikâyemiz var bizim değil mi. O dönemde gerçekten çalışmışlar, gayret etmişler, çok kısa bir sürede Devrim otomobilini yapıyorlar. Efendim ilk gösteride benzin konulması unutuldu, "Türk aklıyla otomobil yapılır mı" gibi bir safsatayla, hiç doğru olmayan. Bakın, ne oldu biliyor musunuz? "Siz niye uğraşıyorsunuz otomobil yapmakla, biz size ucuza veririz, niye yapıyorsunuz" denildi. "Niye yapıyorsunuz?" denildi ve Türkiye'nin 1960'lı yıllarda o dünyada otomobilin seri üretimi hızla ilerlerken Türkiye'nin bir yerli otomobil markasına kavuşması engellendi.
Dijital Çağın Efendileri Olalım
Şimdi, konunun bizim bu FATİH Projesi'yle ne ilgisi var? Değerli milletvekilleri, evet bununla çok ilgisi var. Bakın burada FATİH Projesi'nde özellikle şu anda dünya bir dijital çağı yaşıyor. Dijital çağda çok önemli teknolojik devrimler oluyor. Eğer Türkiye olarak biz geçmişte uçakta ve otomobilde olduğu gibi dijital çağı da mı acaba ıskalayacağız, uzaktan bakacağız, yoksa dijital çağın efendilerinden biri mi olacağız? Temel soru budur. Bu bir millî davadır.
Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin tablet bilgisayara ihtiyacı var mı? Var. Türkiye'nin tablet bilgisayar markasına, yerli bir tablet markasına ihtiyacı var mı?
Bu Mecliste yok diyen var mı? Herhangi bir itiraz eden yok. O zaman gelin eğer biz yavrularımıza bu tableti vereceksek bunu bir yerli malı olarak üretelim ve verelim.
Peki, niye çıkarıyoruz? Niye çıkarıyoruz?
Tablet Bilgisayarları Yerli Üretim İstiyoruz
Değerli milletvekili arkadaşlarım, eğer bir ihalede, Kamu İhale Kanunu'na tabi ise yerli malıyla, yerli üretim ile yabancı üretim arasındaki fiyat marjı en fazla yüzde 15 olabiliyor. Yüzde 15'i geçtiği zaman siz mecburen yabancıyı dikkate almak zorundasınız. Değerli arkadaşlar, eğer bugün Türkiye'de biz devlet olarak ihtiyacımızı bir yerli firmadan karşılamak ve Türkiye'nin yerli bir tablet markası oluşturmasını istiyorsak bunu Kamu İhale Kanunu kapsamının dışında tutmak zorundayız.
Bunun için geçmişte otomobilde olduğu gibi geçmişte uçakta olduğu gibi Türkiye'nin bu sektöre girmesini istemeyen, yabancı firmalar, bu yüzde 15 avantajını çok daha fazla aşarak çok daha fazla aşarak çok daha ucuz teklif verirler. "Siz niye uğraşıyorsunuz, biz sizin tabletinizi sağlarız." derler ve Türkiye tarihî bir fırsatı, dijital çağa hükmeden, dijital çağın efendisi olması fırsatını kaçırır ve bizim çocuklarımız o zaman işte bizi hiç de hayırla anmaz.
Bu proje Kamu İhale Kanunu'nun dışına çıkarılıyor ancak ihalenin usulünü Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı birlikte belirleyecek.
Değerli arkadaşlar, kararın çok doğru olduğunu ve ülkemizde bunu yapanların ileride alkışlanacağını ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum” dedi.
Değerli milletvekili arkadaşlarım, eğer bir ihalede, Kamu İhale Kanunu'na tabi ise yerli malıyla, yerli üretim ile yabancı üretim arasındaki fiyat marjı en fazla yüzde 15 olabiliyor. Yüzde 15'i geçtiği zaman siz mecburen yabancıyı dikkate almak zorundasınız. Değerli arkadaşlar, eğer bugün Türkiye'de biz devlet olarak ihtiyacımızı bir yerli firmadan karşılamak ve Türkiye'nin yerli bir tablet markası oluşturmasını istiyorsak bunu Kamu İhale Kanunu kapsamının dışında tutmak zorundayız.
Bunun için geçmişte otomobilde olduğu gibi geçmişte uçakta olduğu gibi Türkiye'nin bu sektöre girmesini istemeyen, yabancı firmalar, bu yüzde 15 avantajını çok daha fazla aşarak çok daha fazla aşarak çok daha ucuz teklif verirler. "Siz niye uğraşıyorsunuz, biz sizin tabletinizi sağlarız." derler ve Türkiye tarihî bir fırsatı, dijital çağa hükmeden, dijital çağın efendisi olması fırsatını kaçırır ve bizim çocuklarımız o zaman işte bizi hiç de hayırla anmaz.
Bu proje Kamu İhale Kanunu'nun dışına çıkarılıyor ancak ihalenin usulünü Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı birlikte belirleyecek.
Değerli arkadaşlar, kararın çok doğru olduğunu ve ülkemizde bunu yapanların ileride alkışlanacağını ifade ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum” dedi.