Türk siyaseti çok, ama çok farklı bir döneme giriyor.
Biz ve muhtemelen ülke kamuoyu, mayıs ayında yapılan cumhurbaşkanlığı ve milletvekili genel seçimlerinin ardından politik havanın durulacağını sanıyorduk. Fakat öyle olmadı...
Başta ana muhalefet partisinin kendi içinde yaşadığı travmatik haller olmak üzere, Türk siyasetinin içine girdiği genel hava, politik anlamda psikolojimizin çok bozulduğunu ortaya koyuyor.
Son dönemde en fazla üzerinde durduğumuz konu, CHP’de yaşanan liderlik muhabbetleri.
Bu satırlar yazılırken partinin en absürt ve gereksiz seslerinden biri olarak gördüğüm Özgür Özel’in genel başkanlık için adaylığını ilan etmesi bekleniyordu.
Bakın; Türkiye’deki en büyük diktatörlük rejimi, yıllardır söylediğimiz gibi Atatürk sonrasındaki Cumhuriyet Halk Partisi’nde yaşanıyor.
Ve kuvvetle muhtemel yaşanmaya devam edecek...
Kemal Kılıçdaroğlu, partinin ortasına öyle bir kazık çakmış ki...
Genel başkanlık koltuğuna ahtapot gibi öyle bir sarılmış ki...
Kimsenin onu yerinden oynatabilme şansı bulunmuyor...
Düşünün bir kere; Türkiye’deki yüzde 10 seçim barajını her defasında eleştiren ve çok seslilikten dem vuran CHP’nin genel başkanının karşısına yüzde 5 ya da 10 delege imzasını alamayan kimse aday olarak salondan içeri giremiyor.
Aday olabilmeyi başaran Mustafa Sarıgül’ün başına neler geldiğini çok iyi hatırlıyoruz.
Ayrıca yine hafızamızı tazeleyecek olursak, Muharrem İnce’nin yaşadıkları da ortada. Delegeler, Kılıçdaroğlu ve ekibi tarafından öylesine korkutulmuştu ki, millet İnce’ye imza vermeye korkuyordu. Fakat o dönemde Muharrem İnce; “Atılan imza sayısının çok çok üzerinde bir oy alacağım” diyerek etkisini ve gücünü de ortaya koymuştu. Nitekim yüz küsur imza toplayabilen İnce’ye sandıktan 400’ün üzerinde oy çıkmıştı.
Bunlar aday olabilenler. Bir de yüzde 10 delege imzasını toplayamadıkları için antidemokratik bir şekilde adaylığının önüne geçilen, imzasını topladığı halde yine delegelerin korkutulması ve imzalarının çekilmesi ile dızdımlak ortada bırakılan adayları saymıyorum bile.
İşte ülkemizde kendisi dışındaki her iktidarın liderine “diktatör”, partisine de “Baas” yakıştırması yapan CHP’de, herhangi bir partili genel başkanlığa bırakın aday olmayı, bunu aklından bile geçiremiyor...
İşte mayıs ayında korkunç bir yenilgi alan ana muhalefetimizde her seçim döneminde olduğu gibi bir kez daha yeni genel başkan arayışı başladı.
İşin içine İstanbul gibi bir Büyükşehir’in belediye başkanı Ekrem İmamoğlu bile girdi...
Peki, sonuç...
İmamoğlu ve muhtemelen onunla birlikte hareket eden bazı belediye başkanlarının desteği ile Özgür Özel genel başkanlığa aday olmak isteyecek...
Bakın; delegelerin demiyorum, belediye başkanlarının diyorum.
Çünkü İstanbul’da bile Ekrem İmamoğlu ile eski il başkanı Canan Kaftancıoğlu ve örgüt arasındaki savaşı bilmeyen kalmadı...
Bu durumun örgütlere yansıması çok kötü oldu. Kocaeli de haliyle bu yaşananlardan fazlasıyla etkilendi. Bugün Kocaeli’de hem delegelerin ve hem de örgüt genelinin desteği mevcut genel başkan Kılıçdaroğlu’ndan yana gibi görünüyor...
Burada ilimizdeki CHP’li tek belediyenin başkanı olan Fatma Kaplan Hürriyet’in tavrı önemli. Bu konuda Hürriyet karar verebilmiş değil. Aslında kararı belli de, devamını getiremiyor. Hürriyet’in genel tavrı, o Kılıçdaroğlu’na karşı genel başkan adayı olan isimler vardı ya, işte onlara imza verip sonra korkutularak imzasını geri çeken delegeler gibi.
Bu durumu bir sonraki yazımızda ele alacağız...