Hız çağında yaşıyoruz. Hız haz duygusunu körüklüyor. Haz duygusu ise insanı ayartarak, her şeyi unutturuyor.
Çevremizde bulunan her şey bu değişimden nasibini alıyor. Derisini değiştirmeyen yılan nasıl ölmeye mahkumsa, değişeme ayak uyduramayan kurumlarda zaman içinde yok olmaya mahkum olacaklardır. Bu değişim hayatımızın her safhasında domino etkisi meydana getirerek dalgalar sil silesiyle bireyler, aileler ve kurumlar üzerinde tusunami etkisi oluşturmaktadır..
Bu çağda insanlar daha aceleci, daha sabırsız, daha az mutlu, daha az kanaatkâr. Bu mutsuzluk başta aile hayatımızı, kadının iş hayatına girmesi ile bakıcı elinde büyüyen bireyleri de olumsuz etkilemekte, çekirdek aile olmanın tüm olumsuzlukları, günahsız çocuklara fatura edilmektedir. Çocukların bu durumu, toplum hayatına dezavantajlı olarak başlamalarına sebep oluyor.
Anne ve babaların yeterince idrak edemediği, kişiliğin şekillendiği ilk 0- 6 yaşında, televizyon ve çizgi film seyrettirilerek geçirilen altın yıllarda, bireyin beyninde geri dönüşü olamayan ciddi hataların temellerinin atıldığı yıllar olarak kalıcı bellekte yerini alıyor. Kişilik gelişiminde benliği parçalıyor. Bu şekilde gelişim çağının en önemli zamanları heba ediliyor.
Her şeyin hazır olarak bireye sunulduğu çocukluk yıllarındaki bu alışkanlık, bireyi daha bencil ve her şeye sahip olma duygusunu körüklerken, paylaşmayı bilmeyen, başkasında olana tahammül edemeyen egoist biri olup çıkıyor. Her şeyin en iyisini ve en lüksü hemen olsun diye feryat ediyor.
Bu hırs tüketim çılgınlığı, üretmeden tüketen toplum bireylerini adete gönüllü köleler durumuna getiriyor, tüketim çılgınlığı körüklenerek bireylerin algıları uzaktan yönetiliyor.
Böyle bir aile ve toplumda yetişenlerin okul hayatı daha başlamadan sorunlara neden oluyor. Kişilik gelişiminin %85 ‘inin ilk altı yılda geliştiğini düşünürsek, ailenin ve özelliklede bilinçli anne ve babanın olmanın rolü kat kat artıyor.
Rehberlik servisleri okulun eğitim ve öğretimini şekillendirmede lokomotif görevini üstlenmek zorundadırlar. İlk yapacakları iş bireyi en ince ayrıntılarına kadar tanımak, adeta bireyin bir röntgenini çıkarmak olmalıdır.
Rehberlik servisleri şunu çok iyi anlamlıdırlar ki; bir çocuk bir saat televizyon seyrederken aslında 90,000 kare resmi takip etmek zorunda kalıyor. Bu hız bireyi o kadar etkiliyor ki sınıf ortamında ders anlatan öğretmenden bu hızı bekliyor. Umduğunu bulamayan birey dersten bir müddet sonra kopuyor, dinleme yetisini kaybediyor. Motivasyonunu sağlayamıyor ve sonuçta dikkat yetersizliği ile baş başa kalıyor. Avrupa ülkelerinde %3,8 olan dikkat yetersizliği ülkemizde maalesef %20 olarak kendisini gösteriyor.
Rehberlik servisleri bireyi iyice mercek altına almalı, bireyin geldiği çevre özellikle aile ortamı unutulmamalı ailenin de ayrıntılı fotoğrafı çekilmelidir.
Rehberlik servisi derslerin işlendiği sınıfın fiziki durumuna da el atmalı. Sınıfların oturma düzenine, içerde biriken karbondioksit seviyesine kadar ellerinde ciddi doneler oluşturarak bunu okul idaresi ve öğretmenlerle paylaşarak, öğrenme engelini oluşturacak tüm olumsuzluklarla mücadele etmelidir.
Rehberlik servislerinin öncelikleri değişmiştir. Artık eğitim de dahil olmak üzere, bireye yardımlar bireyselleşmiştir. Nasıl ki aileden birinin doktordan aldığı ilaç, tüm aile bireylerinin tedavisinde yetersiz ise, bireyi merkeze almadan yapılan rehberlikte yarar yerine zarar getirebilir. Her şey bireye özgü olmak zorundadır. Çünkü her birey bir âlemdir. Özel ilgi beklemektedir.
Birey her ortamda özel olduğunu hissetmek istemektedir. Bunu da rehberlik servisleri yapmak zorundadır. Değişen bu yeni anlayışa rehberlik servisleri çok çabuk adapte olmak zorundadır. Yoksa değişimi başlatamayan rehberlik servisleri, okulunda gelişememesinde sorumluluk sahibi olacaklardır. Zaman içinde kaybolup giden kurumlar arasına bir yenisi daha eklenecektir. Geleceğe, sadece zihinlerde değişimi başlatan kurumlar damga vuracaktır.
O halde okul rehberlik servisinin yol haritası ne olmalıdır;
• Öğrenci öğrenme stillerinin tespiti
• Anne baba turum ölçeği
• Anne baba öğrenci sorun belirleme
• Başarısızlık nedenleri
• Dikkat seviyelerinin tespiti
• Öğrenme engellerinin tespiti
• Davranış belirleme
• Algılama
• Detay algılama
Bu çalışmalar yapılarak öğrencilerin portföyle dosyaları her birey bazında hazırlanarak birey dataları oluşturulmalıdır.
Bu datalar hakkında okul rehberlik servisleri sınıfların fiziki ortamlarını, ders işleme yöntem ve tekniklerini, bireysel ve grup çalışma yöntemlerine kadar öğretmeni bilinçlendirmeli, öğrenci velileri ile bu dataları paylaşarak gerekli iyileştirici rehberlik çalışmalarını veliden başlatmalıdır.
En üst verimi alma yolarını bireyle beraber tespit etmeli, bireyin zihinsel olumsuzluklarına birey, aile ve okul üçgeninde elindeki ciddi verilerle pratik çözümler üretmelidir.
Böylelikle zamandan tasarruf edilecek, az emekle çok verimlerin alınacağı bir ortamın yaratılmasında okul rehberlik servisleri adete ümit aşılayan bir deniz feneri olmalıdır. Bu ümit ışığını her bireye ve her ortama yayarak başta öğrencilerin, sonra velilerin güvenini kazanarak, okula bakış açısının değişmesini sağlamalı, değişimi önce gönüllerde sonra zihinde gerçekleştiren gerçek aktör olmalıdır.
Sınıflarımızda biriken karbondioksit öğrenmeyi olumsuz etkilerken, öğretmenin daha çabuk sinirlenmesine neden olmaktadır. Bir insan san oturarak saatte 8 metreküp hava tüketir. Bir sınıf 7 m uzunluğunda, 6 metre genişliğin ve 3 metre yüksekliğinde ise
7x6x3=126 metreküp havaya barındırır.
Bunun sadece %21 ‘i oksijendir.
126m3 /8= Yaklaşık 16 öğrenci eder. Birde öğretmen var 17 kişi. Olması gerekirler şuanda sınıflarımız bu sayının çok çok üzerindedir.
Dikkat seviyesini arttırmak için mekan içine temiz hava verme ile ilgili çalışmalardan tutunda bilimin ışığında elde edeceğimiz verilerle özde değişimin başlaması için yenilikçi kurumlar oluşturmak zorunluluğun bilincinde, maraton koşucusu olduğumuzu bilerek hedeflerimize edim adımlarla, ölçüm sonuçlarını baz alarak rol model oluşturmalıyız.
Kendine özgü eylem planları olmayanlar taklitle bir yere varamazlar. Biz kendi modelimizi üç bin yıllık bir geçmişimiz olan tarihimizden, heyecanımız yeniliklere olan merakımızdan, başarama azminizi atalarımızın başarılarından alarak, her gün daha ileriye gitmeyi, yerimizde durmanın ölüm olduğunu bilerek “iki günü eşit olan ziyandadır. “Hadisi şerifin düsturuyla, bir çok işi başaracak personelimizle çağa damga vuracak bir model için gece gündüz çalışmak mecburiyetindeyiz.
İnanıyoruz ki başarı basamakları zahmetlerle de dolu olsa, bizler yılmadan bu modeli insanlarımızın hizmetine sunma sorumluğumuz vardır. Bunun için de her türlü zorluğu göze alarak, bir değişimi başlatmak zorundayız. Değişmeden, değiştirmeden olmayacağını biliyoruz.
Güneşi hedefledik ıskalasak bile yıldızların arasında olacağız.
Adem DURAN
Eğitim Uzmanı
çok güzel umarım tüm okullara bunu okur.