Hızlı bir trenle  yolculuk yapıyoruz. Trenin gidiş istikametinin tersine doğru yürümemiz bizi geri götürmüyor. Bizde trenle birlikte yol alıyoruz.  Trenin içinde geriye doğru hareketimiz bizi yanıltmasın.
  Öyle bir çağda yaşıyoruz ki biz istesek de istemesek de bir yerlere doğru gidiyoruz. Değişimi iliklerimize kadar hissediyoruz.  Ayak uydurmak zorunda kalıyoruz.
Ülkemizde bu hızlı değişimden nasibini alıyor. Almak zorunda kalıyor. Değişim hayatımızın her anını etkilediği gibi yönetim şekillerini de etkiliyor. Temelden sarsıyor. Bu noktada ülkemizde de yeni Cumhurbaşkanlığı sistemini tartışıyoruz. Her yenilik bir sancı oluşturur. Bu sancıları yaşıyoruz şimdi.
Artık yeni oluşturulacak sisteme göre bu göreve talip olacak tüm liderler ve partiler toplumu  anlamak, toplumu kucaklamak ve toplumla barışık olmak zorundalar.
Halktan uzak, halkını anlamayan, halkının reflekslerini idrak edemeyen, toplumun beklentilerinden bi haber olan liderlerin başkan olması, seçimden zaferle çıkması mümkün değil. 
Halka rağmen! Politika dönemi  sona  ererken, halkın istediği ve halkın hakemliğinde nihaî karara ulaşan politikalar önem kazanacaktır. Halk için halka rağmen! Politika anlayışı son bulduğu gibi siyasetin üzerindeki burjuva egemenliği de   son bulmakta.
  Nasıl mı?
İster milliyetçi olsun, ister sosyal demokrat olsun, isterse muhafazakar liderler olsun artık %51 oy almak zorundalar.  Hiçbir şey garanti değil. Herkes ve herkesim artık çok daha önemli. %51 oyu almak için ise ciddi açılımlar yapmak, ciddi gayret ve çaba harcamak lazım. Toplumun her ferdini kucaklamak, topluma karşı samimi  olmak ve size karşı olanları ise ikna etmek zorundasınız.
Bu yaparken her bir ferdi ötekileştirmeden, mezhebine, ırkına, cinsiyetine bakmadan sadece yaratılanların en şereflisi olduğu için  insanca bir yaşama hakkı olduğu için, insana saygı duyarak  bir politik üretme zorunluluğunuz var. Bunu başar/a/mayan parti ve liderlerinin  bu sistemde başarılı olma şansları yok.
“İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” düsturu yeni sistemin temel taşıdır. Her şey insan için yapılmak ve üretilmek zorundadır. Bu sistemin temel felsefesi  de  “İNSAN” dır.
Şuan ki siyasi partilerin tabanlarında %51 oy çokluğunu sağlayacak ne güçleri ne de kudretleri vardır. 
Örneğin MHP  eğer bu sistemde %51’e talipse; hem CHP tabanından hem de AKP tabanından  mutlaka oy almak zorundadır. Bu oyu alabilmek içinde  bu partinin tabanını ve diğer grupları ikna etmek zorundadır. Bu tabanları yok sayma lüksü yoktur. O, tabanları anlamak, onları kucaklamak onların beklentilerine uygun politikalarda üretmek zorundadırlar.
Örneğin CHP artık kendi tabanına gül dağıtıp, diğer toplumun kesimlerine keskin kılıç gibi olamayacaklardır. MHP’liyi de, AKP’liyi  de  anlamak  zorundadır.  Yoksa %20-25‘lik  oy oranı ile %51’e ulaşma şansı zordur. Tek başına kendi tabanı bu yetmeyecektir. Hatta imkansızdır. 1923’ten beri  CHP ilk kez kafasını kumdan çıkararak sözüm ona sosyal demokrat! Tabanının dışındaki büyük bir çoğunluğu oluşturan halkı ilk kez tanımak, onları anlamak zorunda kalacaktır. He ne kadar “HALK” partisiyiz dese de  halkını yeniden anlamak ve tanımak zorunda kalarak, o insanı yeniden keşfedecektir.
  Örneğin AKP kendi tabanı ile %51’e ulaşma şansı zayıftır. Merkez sağ parti olmasına rağmen %51 ulaşamayacağı için, kendi kozasından çıkmak zorunda kalacaktır. Toplumu ve insanını en iyi anlayan ve tahlil eden bir liderinin kaptanlığından bazı derin sulardan başarıyla çıkmış olmasına rağmen partinin lideri kadar açılım yapamaması, kendisini sınırlamış olduğu o kısır döngüden bir şekilde çıkarak dış dünyayı görmek zorunda kalarak bir değişim başlatmak zorunda kalacaktır.
Toplumun reflekslerini en iyi analiz eden bu parti, tüm paydaş ve sendikalara, tüm  STK’lara  eşit mesafede olmayı, tüm halkını tekrar kucaklayarak, sessiz yığınlarında sesi olmayı hedefleyerek yeniden bir heyecanla yenilenerek hiçbir ferdi zayi etmeden toplumun en az %51’ine ulaşma gayret ve çabasında olmak zorunda hissedecektir kendini.
Tüm parti ve liderler %51’e ulaşmak için halkına ekonomik, siyasal ve özgürlük alanlarında yeni söylemler üretmek zorundadırlar. Eski kısır çekişmeler ve  marjinalleşmeler hiçbir parti ve liderini  %51’e taşımayacaktır.  Halkın feraseti hakemliği buna müsaade etmeyecektir. 
  %51’le halkını ve toplumunu kucaklayan lider zaten toplumdan “ GÜVEN OYUNU” almış olacaktır. Tekrar herhangi bir kurumdan veya herhangi bir yerden güven oyu almasına gerek duyamadan, halkın seçtiği hem iktidar hem de muktedir olacaktır. Muktedir olan iktidarda  halka hizmeti Hakk’a hizmettir diyerek adaleti sağlayacaktır.
Nasıl ki dersini değiştirmeyen yılan  ölmeye mahkum ise  değişeme ayak uydur/a/mayanlar, değişimden yana tavır al/a/mayanlar, yüreğini halkına aç/a/mayanlar, bakış açılarını halktan ve Hakk’tan  yana yap/a/mayanlar parti ve parti liderleri %51’in altında kalarak yok olmaya mahkum olacaklardır.
  İşte bu yüzden kararımız net “EVET” olmalı ki bu değişime tüm parti ve kurumları zorlayabilelim. Bu değişimi  tabanda bizler  başlatalım. Gelecek yüz yıllara  yeniden vizyonumuzla  damgamızı vurabilelim.

Adem DURAN
Eğitim Uzmanı
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner2817