Kökünü umutsuzluktan alan bir eğitim  sisteminde yetişen birey hayatı boyunca isyanlara zemin hazırlıyor.

Gayesiz ve  hedefsiz yetişine bir nesli, büyük idealler ve hayallere kanalize etmek çok zor. Hedefi olmayan bir gemiye rüzgarın fayda veremeyeceği gibi.

Bizim gayemiz hayatlara umut ve heyecan veremiyor. Ektiğimiz tohumlar toprağı canlandırıp Firdevs bahçeleri oluşturamıyor.  Tohumlarımız adeta toprağımıza  ölüm taşıyor. Lakin toprağa ekilen bir ekinin filizini yarıp başını topraktan çıkarması, gittikçe kuvvetlenerek kalınlaşması, gövdesinin üzerinde boy boy başaklar vermesi nasıl ki çiftçinin hoşuna giderse, eğitimin çıktılarının kalitesi de tıpkı çiftçinin sevinci gibi sevinç meydana getirir.

Bu şartlanmaya dayalı eğitim sistemi, dayatılan müfredatla çocuklarımızda;

a-Çarpık bir tabiat anlayışı

b-Acımasız bir insan ilişkileri

c-Umut kırıcı bir gelecek

Üçgeninde bocalayan bir nesil ortaya çıkıyor. Bu üç noktada yeniden medeniyet kurabilmek şöyle dursun, geleceğimizi dahi kuramayabiliriz. Çatlaklar derin yarıklara dönüşürken, küçük dereler derin vadiler açarken,  kalıcı ve çözümler üretmek zorundayız.

Okullarda çocuklarımız grup çalışmasından uzak, karşısındakini dinleme ihtiyacı bile duymadan kendi kozasını örerek bir dünya kuruyor. Böylece çok çabuk  senden yana benden yana kesimler oluşturuyor. Karşı görüşe hiç tahammülü yok.  Küçük anlaşmazlıklar derin, keskin karşı grupları oluşturuyor. Ön yargılar oluşuyor. Ön yargılara göre hareket ediliyor.

Değer yargılarımız alt üst oluyor.  Beyinler dışarıdan empozelere açık hale geliyor. Medyanın acımazlığı ve sosyal medyanın baş döndürücü çılgınlığı ve sınır tanımazlığı ayakları yerden kesiyor. Anne ve babanın hayat koşturmasında, lüks tüketimi karşılamak için verdiği uğraş evine çocuklarına ayırdığı zamanın giderek azalması sebep olurken bu boşluğu sosyal medya dolduruyor.” Çünkü insani gayeden yoksun  ve ilahi bağdan kopuk şu günümüzde  hayatımıza bir anlam verecek  ve ölüm yollarından bizi çevirecek hiçbir şey yok.” (İslam’ın Vâdettikleri sy.23)

Çağımızın savaşları ve kullandığı arguman ve piyonları tamamen değişmiştir. Bu paradiğma kırılması  sonucunda artık acıtmadan ve savaşmadan  senin paranı alarak senin beynini ablukaya alıyorlar.

Bizi yutturdukları argümanları ise “ilerleme” ve “büyüme” masalı adı altında kendilerine gönüllü köleler meydana getiriyorlar. Bu saldırıların karşısına ancak eleştiren, sorgulayan kendi modelini ortaya koyan, daima ileriyi hedefleyen hayatının gayesini de  unutmayan bir nesle sahip olarak karşı koyabiliriz.

Tarih sahnesinde kaçırdığımız fırsatları yakalayabilmemiz için ilk önce içimize doğru bir yolculuğu  yaptıracak bir eğitim anlayışına ihtiyaç var. Eğitim felsefesi olamayan ülkenin eğitim sistemi de olmaz.

Adem DURAN

EĞİTİM UZMANI.

 

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner2817