Tabiat bize lisan -ı hali bir çok şeyi  anlatır. Görmek  için bakmak gerekir. Fakat ağaca bakanda ormanı göremez. Yani duyu organlarımızın bizi yanıltma ihtimali çoktur. Bu yüzden hikmet nazarı ile bakmak lazım gelir.

Resulullah Efendimiz (sav), “ Size iki vaiz bıraktım, biri susar, biri konuşur. Susan nasihatçi ölümdür. Konuşan ise Kur’an’ dır.” Buyurdu.

Bu  hadisin açıklamasını büyük mütefekkir İmam- Gazali’den dinleyelim.” Dikkat et! Susan nasihatçi ölüm, lisan-ı haliyle ne söylüyor ve konuşan nasihatçı ne söylüyor. Susarak, haliyle nasihat eden ölüm diyor ki:” Ben, her canlıyı pusuda beklemekteyim. Zamanı ve gelince aniden pusudan  çıkıp yakalayıveririmim. Eğer benim herkes için bir benzerini görmek  isteyen varsa; sultanlar, vefat etmiş  olan sultanlara,emirler de , vefat etmiş  olan emirlere baksınlar.”

Evet ölüm en büyük nasihatçi ama nasihat alamıyoruz. Cenazeyi defnederken bile sanki ölüm bize çok uzakmış gibi, davranıyoruz. İbret alamıyoruz. Gündelik telaşlar ve uğraşlarla meşgul oluyoruz. Mezar başında bile kendimizin bu hal ile halleneceği aklımızın ucundan bile geçmiyor. Etkilenmiyoruz.

Konuşan nasihatçi olan Kur’an-ı Kerimle aramızda mesafeler var. Duvarda asılı  aynı odadayız ama aramızda yüzyıllık mesafeler var.

Merhum Mehmet Akif ERSOY halimiz ne güzel özetlemiş;

İbret alınmaz her gün okuruz ezbere de;
Bir ibret aranmaz mı ayetlerde ?

Ya okur geçeriz bir ölünün toprağına
Ya açar bakarız nazm-ı celilin yaprağına

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne teze mezara okunmak, ne fal bakmak için

İnmemiştir hele Kur’an bunu hakkıyla bilin
Ne duvarlara asılmak, ne el sürülmemek için

Nur suresinin 54. Ayeti kerimesinde: “Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin” de. Eğer yüz çevirirseniz bilin ki ona yüklenen sorumluluğu ancak ona ait; size yüklenen görevin sorumluluğu da yalnızca size aittir. Eğer ona itaat ederseniz doğru yola erersiniz. peygambere düşen ancak apaçık bir tebliğdir.

Yine Büyük İmam Gazali’den dinleyelim:” Büyüklerden biri, bir bakkalı rüyada  görüp ona sormuş: “Allah Teâla sana ne yaptı?”

Bakkal bu suale şöyle cevap vermiş:” Önüme elli bin sahife koydular.” Ya Rabbi! Bu sahifeler kimlerdir?” diye sordum. Bana şöyle söylendi.” Elli bin kişi ile   alışveriş yapmışsın. Her sahife bunlardan birisi ile olan  muameleni göstermektedir.”

Bakkal, gördüğü manzara karşısında çok şaşırmış ve ne yapacağını  bilemez bir hale gelmiş. Bütün mahcubiyeti içinde şöyle demiş:” Baktım ne göreyim? Her sayfada alışveriş yaptığım bir kimse ile olan muamelemin inceden inceye yazılmış olduğunu gördüm.”

Hal böyle olunca insan düşünmekten kendisini alamıyor.  Acaba bana verilecek defterim kaç sayfadan oluşuyor. Ve içinde neler yazılı olarak bulacağım. Eğer bu iki vaizden ibret almadan terk – diyar edersem, orada yardım edecek biri de olmayacak.

Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner2817