Hayatın döngüsüne baktığımız zaman dairesel bir döngü görüyoruz. Eğer dışarı çıkabilirsek ve bizim dışımızdaki çevreye odaklanırsak bu dairesel döngüyü  idrak edebiliriz.

  Yaşadığımız dünya dairesel, gökkuşağı,  ay ve güneş, ufuk çizgisi, gökyüzü, canlıların hayatları, hayat zinciri hep dairsel bir düzen üzerine kurulmuştur. Örneğin yuvarlak masada oturmak, sohbet etmek, bir şeyler  yemek daha samimi bir ortamın oluşmasına katkı sunar.
Sabah dikdörtgen bir odada uyanırız. Dikdörtgen bir yataktan kalkarız. Dikdörtgen bir masada kahvaltı yaparız. Mutfağımız da  dikdörtgendir. Evden çıkarken kapıda dikdörtgendir. Asansöre  bineriz  oda dikdörtgendir.
İş yerine geliriz kapısı, asansörü ve çalışma masamızda dikdörtgendir. Binalarımız ve apartmanlarımızda dikdörtgendir. Hepsi köşeli ve keskindir. Dik çizgilerle ayrılmıştır. Bir çok köşesi bulunmaktadır.
Akşam eve dönerken yine dikdörtgenlerle kurulu yapılardan ve keskin köşeli yerlerden geçerek yine dikdörtgen olan evimize odamıza geliriz. Sokaklarımız bile dik çizgilerle ve keskin köşelerle ayrılmışlardır. Dikdörtgen bir yapının içinde hayatımız, dik ve keskin çizgilerin içinde akıp gider.

   Halbuki yaşam döngümüzün dairesel olduğu bir dünya da   bu keskin çizgili ve köşeli yapılar niye?  Bu köşeli ve dik çizgili yapılar biz de sert ve keskin çizgilerle dolu  bir hayat tarzını getiriyor. Daha sinirli ve daha asabi oluyoruz. Çabuk sinirleniyor, daha çabuk küsüyor ve daha sert  biçimde “hayır!” diyoruz. 

  İkili ilişkilerimiz çok daha sert. Ya siyah ya beyaz olarak kabul ediyor ya da etmiyoruz. Her şeyi iki uç noktada yaşıyoruz. Ortasını bulamıyoruz.  Siyah ve beyazdan başka renklere yaşama şansı vermiyoruz. Daha çok ön yargılı davranıyoruz. Daha çabuk karşımızdakini kırıyor, ona kendini anlatma fırsatı vermiyoruz. Çok keskin ve sert oluyoruz.
Bu dikdörtgen yapılar içinde, dikdörtgen eşyaların olduğu bir ortamda çocuklarımız dünyaya geliyor. Bu ortamda yetişiyor, bu ortamda büyüyor. Bu ortamda okul hayatını tamamlıyor. Okullarının binası, sıraları, yazı tahtaları ve hatta defterleri bile dikdörtgen.
Bu ortamda yetişen nesiller bilinçaltında  dairesel bir döngü,  gerçek hayatında dikdörtgen bir mekanda yetişerek iki farklı hayat döngüsü   arasında  sürekli bocalamasına nede olur. Çünkü bilinç ile bilinç altı uyuşmamaktadır. Bu uyumsuzluk hayatımıza, iletişimize yansır.

  Ne  zaman bu mekanlardan bunalsak,  doğaya çıksak işte o zaman bir huzur ve rahatlık sarar bütün bedenimizi. Özgürce koşarız bir kelebeğin arkasından, doğanın o mis kokusunu çekeriz içerimize ciğerlerimiz bayram eder. Dikdörtgen binaların arasında sürekli gölgede kalan vücudumuz güneş ışığının nimetlerine kavuşur. Çimenler üzerine yatarak hem havasını hem de güneşin ışınlarına kendimizi teslim ederiz. Gök yüzündeki  bulutları şekilden şekle sokar, hayaller kurarız. Evlerimizde kuramadığımız hayaller dairesel döngüde hemen kendisini hissettirir. Mutluluğumuz yüzlerimizden ve gözlerimizden hemen kendisini belli eder.
İmamı Gazali (hz.); “Çocukların doğayla iç içe sevinç içinde oynamaları açık havası ve gönderilen ışınlarından zevk almaları için  çocukların kırlarda, yaylalarda yetiştirilmesi yaratılışın  tezkiyesine  azaların ve şuurlarının  gelişmesine, fikirlerinin  ve duygularının  serbest olmasına daha yatkındır.”

   Eğer çocuklar” bitişik binaların dar dairelerinde yaşamaları kötülük, çöküş ve helaktir. O, daireler sanki üzerlerine kapatılmış birer kutudur. Ayrıca onlar  derin nefes teneffüs ve canlandırıcı havanın lezzetinden mahrum bırakmaktır.”
Çevremizi kaplayan bu dikdörtgen apartman ve evlerden, keskin çizgili hatlarla ayrılan sokak ve caddelerden hiç değilse hafta sonları kurtulmak için ailemizle birlikte avmler de değil hayatın gerçek döngüsü olan tabiatta ve kırlarda geçirerek bir nefes alma fırsatı tanıyalım kendimize ve ailemize. 
Peygamberi Zişan Efendimize ne kadar güzel ve fasih konuşuyorsunuz diye sorulduğu zaman;” Ben kureyş’lerin  Ben Sa’d yurdunda emzirildim.”  Diye buyurmuştu.
Avatar
Adınız
Yorum Gönder
Kalan Karakter:
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

banner2817